Alaçatı Travel

de_DE en_US tr_TR

Alaçatı

Her bir köşesi fotoğraf karesini aratmayan muhteşem mimari dokusu, otantik mekanları ve dünyanın sayılı sörf merkezlerinden biri olan Alaçatı içinde keşfedilmeyi bekleyen onlarca aktivite, birbirinden farklı lezzet barındırmakta. Gelin cumbalı taş evleri ve mavi rengin hakim olduğu Alaçatı’yı daha iyi tanıyalım.

Alaçatı Taş Evleri

Alaçatı dendiğinde özellikle akla gelen ilk unsur birçoğu 100 yıldan fazladır ayakta duran taş evlerdir. Bölgede çok iyi korunmuş 1300 taş ev bulunmakta. Açık renkli, yumuşak taşların karakteristiğini yansıttığı Balanbaka Dağı’ndaki taş ocaklarından getirilen yöreye özgü taşlarla yapılmıştır ve özel bir harçla inşa edilmesi sebebiyle yazın serinliğini kışın ise sıcaklığını korur. Alaçatı Evleri iki katlı yapılardan oluşmaktadır ve çoğu bahçelidir.

Alaçatı Marina

Çeşme yarımadasının Ege’nin güneyine açılan yüzü Alaçatı Marina ev sahipliği yaptığı yelkenliler ve tekneler ile özellikle fotoğrafçılar için gün batımında harika fotoğraflar çekebilecekleri bir yerdir. Alaçatı Marina içinde bulunan oteller, restoranlar ve kafeleriyle harika zaman geçirebileceğiniz rengarenk bir manzara sunar.

Alaçatı Ot Festivali

2010 yılından beri süregelen ve Nisan ayında yapılan Alaçatı Ot Festivali bölgede yetişen yüzlerce otun çeşitliliğinin sergilenmesi faydalarının anlaşılması ve yöresel yemeklerin zenginliğinin tanınması açısından turistler için harika bir yemek deneyimi sunar. 3-4 gün süren Alaçatı Ot Festivali birbirinden farklı aktivite ve atölyenin sergilenmesiyle kesinlikle kaçırılmaması gereken bir festivaldir.

Doğal ve organik ürünlerin kullanıldığı festivalde vegan ve vejetaryen beslenenler için harika bir fırsattır. Bölge halkı tarafından yapılan zeytinyağlı yemekler, dolmalar, salatalar ve tatlılar pişirme tekniklerini uygulayarak öğrenebilir ve bu harika lezzetleri tadabilirsiniz.

Alaçatı'nın Tarihi

Antik Çağlardaki adı “Agrilia” olan Çeşmenin popüler mekanlarından Alaçatı, tarihte Batı Anadolu’da ise “İonia” diye adlandırılmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğunun erken dönemlerinde Alaçatı ismine rastlanan ilk yerlerden biri Evliya Çelebi’nin çok bilinen seyahatname eserinde rastlanmaya başlanmıştır. 

Zamanında bölgede yaşayan ileri gelenlerden Hacı Memiş Ağa, Sakız Ada’sında yaşayan ve dönemin koşullarından dolayı ekonomik sıkıntılar çeken Rum nüfusu çeşitli işlerde çalışmaları için bölgeye davet ederek, Rum gençlerin bölge halkına yardımcı olmasını sağlamıştır. Bu sırada güneyi bataklık olan Aalacaat köyünde meydana gelen sıtma salgınına karşı bir önlem olarak bataklığın kurutulması adına bölgeye kanal açılmasına karar verilmiştir. Bölgenin varlıklı insanları Rum çalışanlara tarlaları imar edip işlemeleri şartıyla vermişlerdir. Bu sayede denizden birkaç km uzakta yeni bir köy kurulması ihtiyacı ortaya çıkmıştır.

1912 Balkan Savaşı’ndan kaçan göçmenler Alaçatı’ya gelmeye başlamıştır dolayısıyla da Rumlar köyü terk etmiştir. Türkiye ve Yunanistan arasında 1923 yılında imzalanan “Mübadele Anlaşması” kapsamında Balkan Savaşı zamanında Yunan bölgelerinde yaşamaya başlayan insanlar mübadele kapsamında Rumların terk ettiği evlere yerleşirler. 1990’lı yıllara gelindiğinde ise rüzgar sörfü tutkunları için dünyanın sayılı destinasyonlarından biri haline gelmiştir.